Try right click.

Aciklama...

Su anda okumakta oldugunuz blogtaki yazilar sadece son aya ait olan ve secilmis birkac yazidan ibarettir. Ay sonunda bir onceki aya ait olan yazilar yayindan kaldirilmaktadir. Sadece secilmis birkac yazi belli siklikta degistirilmek uzere sinirli sure icin tekrardan yayinlanacaktir.
Sevgiler... Archi*Sugar

24 Ekim 2011 Pazartesi

Gercek

Okul, ev, ofis, alisveris merkezi, hastane... ve yuzlercesi... verdikleri hizmet birbirinden tamamen farkli... tek ortak yani INSANa hizmet vermeleri. Insan... Her biri birbirinden kiymetli, her biri birinden onemli ve her biri birbirinden essiz, insan...

Ulkemden uzakta yasiyorum. Uzaklik millerle ifade edilse de, kalp yakinligi tartisilmaz. Kalbim hala yurdumda atiyor. Sabah kalkinca yaptigim ilk sey, ulkemdeki haberleri seyretmek, okumak. Ne yazik ki son gunlerde bu sekilde gune baslamak gunun geri kalani icin hic de ic acici olmuyor. Hergun bir felaket haberi ile basliyorum gune...

Bugun ise, tekrardan, tekrar tekrar yurdumun nasil da dogaya karsi koyamadigi ve nasil da buyuk bir facia ile karsilastiginin haberi ile basladim gune. Oysa nasil da guzel bir gune benziyordu bastan... yanilmisim... kalbimiz kan aglayacakmis meger...

Kiziyorum! Cok kiziyorum! Yurdumun guzel ve essiz insanlarina, kiymetli insanlarina bu aciyi yasatan zihniyete cok kiziyorum! Kiziyorum! Olesiye kiziyorum! Doga bu, tabii ki dogaya karsi konulmaz. Doga yapacagini yapiyor. Salliyor, yikiyor, kiriyor. Ama ama var ise su "bilanco"yu dusurmenin yolu, neden o yollar kullanilmiyor anlayamiyorum.

Ulkemiz bir deprem ulkesi! Artik bu vazgecilmez gercegi kabul etmeli insanlar. Kabul etmek de yetmiyor. Ulkeyi yonetenler gerekli tedbirleri almali. Binalar bu gercege gore yapilmali, denetimler dogru sekilde uygulanmali, acil durum planlari gelistirilmeli ve tum bu planlar acilen uygulamaya sokulmali.

Her depremden sonra oldugu gibi bugun de insanlar panik icinde yardim toplamaya calisiyor, uzmanlar televizyonda deprem sirasinda ne yapilmasi gerektigini anlatiyor, "acaba bir sonraki hedef neresi" sorusunun cevabi bulunmaya calisiliyor. Bu cevap bulunsa ne olacak ki? Hazir miyiz?

Yarin sizin evinizin tam altindaki fay kayacak ve 7.2 buyuklugunde bir deprem olacak dese o uzman, ne yapacaksiniz? Evinizi terk edip daha "guvenli" bir yere kacacaksiniz.

Canli kalmanin tek yolu bu. Cunku kimse yasadigi evin ne kadar guvenli oldugunu bilmiyor. Kimse evine guvenmiyor.

Insan cani, cok degerli. Insan cani, essiz.Insan cani, guvende oldugunu bilmeyi, yarin evinin tam yaninda da deprem olsa evinin basina yikilmayacagini, yikilsa da hayatta kalabilecegini ve kurtarilacagini bilmeyi, en azindan boyle olma ihtimalinin yuksek olduguna inanmayi hak ediyor. Insan cani, daha iyisini hak ediyor.

Bir ay sonra yine tum bu gercekler unutulacak. Herkes kendi hayatina donup yine ayni evlerde yasamaya devam edecek, yine ayni anlamsiz denetimler uygulanmayacak ve yine sanki son deprem 1000 sene once yasanmis gibi rahat ve umursamaz bir sekilde yasamayi surdurecek.

Taaa ki bir sonraki depreme kadar... Cok da uzakta olmayan, o yikici, yakici, ic burkucu, hayat sondurucu depreme kadar.


7 Eylül 2011 Çarşamba

Sen...

Senden oncesi... 

Senden sonrasi...

Nasil da anlamsizmis dunya senden once... Asklar nasil da siradan... Gunler nasil da bos... 
Hayat nasil da siyah-beyazmis, getirdigin tum renklere muhtac. 
Mevsimlerden kismis o zaman... Baharini, sicakligini bekleyen.
Dinledigim, gordugum, kokladigim, hissettigim, tattigim hersey ama hersey acemi bir ressamin elinden cikmis aslinda.

Sonra...
Degismis dunyam sen gelince...

Sen...

Hayatimi aydinlattin. Kalbimi yerinden sokup aldin. Tum benligimi sarip sevgilerin en safini, en guzelini, en durusunu tattirdin. Hayatimin tek onceligi, yasamamin en buyuk nedeni, gunlerimin tek amaci oldun. Kokun, dokunusun, sesin... herseyin... 
Sen... Hayatimin anlami... Herseyim... Bebegim... Melegim... Askim...
Dogumgunun kutlu olsun...
Hayat sana hep guzellikleri getirsin. Cevrende hep iyi insanlar olsun, basina hep iyi seyler gelsin, dunyan hep iyiliklerle sarip sarmalansin.

Mutlu ol, guzel yavrum, cok mutlu ol. Melekler kadar guzel kalbin hic kirilmasin, gulen guzel yuzun hic solmasin...

Ve diliyorum tekrar Tanrimdan... Sensiz tek bir nefes aldirmasin bana... Son gunume, son anima kadar, hep goreyim o guzel yuzunu, duyayim tatli sesini...
Annen...


29 Temmuz 2011 Cuma

Hayat

Bir buyuk istektin once... oyun arkadasi istegi... Hayatla kucuk bir kosekapmaca.
Umut oldun sonra... kucagima aldigimda, yanimda kokladigimda sonsuzluga ucuran...
Denemek, soylemek, tanimaksa eger "hayat", yol arkadasi oldun sen de o zaman bana. Her ani sevgi kokan, guven duyan...
Gurur oldun, dayanak oldun, sirdas oldun, omuz oldun, kalp oldun...
Hatta 7/24 doktorum oldun son yillarda...

Sen "evet" derken o an, yeni bir dunya idi aslinda onunde acilan.
Gittin sansan da...
Gitmedin ki bir yere...

Bir kardes daha verdin sadece bana.

Sonsuza kadar mutlu ol guzeller guzeli.
Huzur, mutluluk, ask hic ayrilmasin yuvanizdan.
Omzun burada, kalbin burada, sevgin burada...
Sonsuza kadar...

Ablan...

4 Şubat 2011 Cuma

Insanlik

Kasim ayinda Istanbul'daydim...

Bu patlama oldugunda birkac kilometre uzaktaydim...

O kafeyi cok iyi bilirim... Bircok Istanbullu gibi...

Icim titremisti haberi duyunca...

Ertesi gun tahta ile kapli cephesini, ust katindaki siyahlasmis camlari gorunce tuylerim diken diken olmustu...

Icinde yasli bir amcanin yandigini bildigimden...

Dun aksam haberlerde bu videoyu gorunce ise...

Beynim uyustu...

Kanim dondu...

Insanlik olmus mu? 

Evet olmus!

Oyle bir olmus ki, arkasindan aglayan bile yok insanligin!

Okullarda insanlik dersi verilmeli artik...

Ama benim kaygin su ki...

O dersi verecek "insan" kaldi mi acaba ulkede?




8 Ocak 2011 Cumartesi

Yilbasi Cekilisi / Tesekkurler

Montessori Egitimi grubumuzda yilsonunda yapmis oldugumuz hadiyelesme cekilisinde biz, sevgili Banu ve Mira'ya ciktik. Defnecigime oylesine manali ve guzel bir hediye almislar ki, ikimizin de gozleri parladi paketi actigimiz anda. Buyuk bir zevk ve ilgi ile maketimizi tamamladik ve Istanbul'da salonumuza yerlestirdik.

Tekrar tekrar bu guzel ve anlamli hediye icin cok tesekkurler ve kucak dolusu sevgiler. :-)
Esra & Defne




10 Kasım 2010 Çarşamba

09:05

"Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." 
M. Kemal Atatürk 
 

2 Kasım 2010 Salı

....

kaybettik...

31 Ekim 2010 Pazar

31.Ekim.2010 / Istanbul

Saat degisikligi nedeniyle 6 olmadan gunesli bir Istanbul sabahina uyaniyorum...

Hastaneyi ariyoruz hemen. 1,5 gun oldu hastamizi yatirali. Yarinki 10 saatlik bir kalp ameliyatina asla hazir olunmayacagi kesin. Icim buruluyor dusundukce.

Zaman geciyor... Uzun suren tatli bir kahvaltinin tam ortasinda televizyondaki korkunc haberle icim ciz ediyor, binlerce diken batiyor kalbime. 7 sene once yasadigim bomba deneyimini hatirlatiyor. Yerde yatan yaralilari gordukce, panik icindeki insanlari seyrettikce tekrar tekrar yasiyorum 7 sene oncesini. Hayret ediyorum, Taksim'in merkezinde, Istanbul'un hatta Turkiye'nin kalbinde, tam da zaten bombaya karsi koruma icin orada bulunan polislerin icinde boylesine bir faciaya engel olamamalarina hayret ediyorum...

Arabama binip Bagdat Caddesi'ne cikiyorum...

Gec kalmis ama tam da yerinde bir 29 Ekim konvoyunun icine dusuyorum. Sirenlerin esliginde yol alirken sokaktaki insanlarin yuzundeki gurur ve mutluluk ifadesi ile icim huzur buluyor.

Tam yanimdan bir gelin arabasi geciyor. Icinde mutlu bir gelecek umuduyla yola cikmis bir cift... Yuzlerinde kocaman bir gulumseme...

Erenkoy Camii'nin onune geliyorum sikisik bir trafikte. Onunde park etmis yesil tasittan, iceride sokaktakinden cok farkli duygular yasandigi cok acik. Ilerlemeyen yolda avluya dogru bakiyorum. Hayatlarinin en uzgun gununu yasayan insanlarla dolu.

Sozun bittigi yer diyorum... Ask, nefret, eglence, mutluluk, hastalik, saglik, gurur, umutsuzluk, hasret, kavusma, sozler, dusunceler, istekler, amaclar... aslinda ne kadar da anlamsiz... Dunyanin bir yerinde, hatta ayni cati altinda, ayni cografyada hepsi birden es zamanli yasanirken.. Sadece birkac metre ilerisinde, yolun sonu...

21 Ekim 2010 Perşembe

Montessori Matematik Uygulamalari Semineri


16 - 17 Ekim tarihlerinde sevgili Nuran'in onculugunde, Binbir Cicek Cocuklar Evi'nin  yoneticisi sevgili Hilal Hanim grubumuz uyelerine Montessori Egitimi'nde Matematik Uygulamalari konulu bir seminer verdi. 

Montessori felsefesinin "cocuk" temelli muhtesem sistemine ve Maria Montessori'nin her konuda oldugu gibi matematikte de essiz dehasina bir kez daha hayran kaldik, cok sey ogrendik ve cok sey paylastik.

Ankara'dan bizim icin gelen ve bilgisini bizlerle paylasan sevgili Hilal Hanim'a, hepimiz adina seminerleri organize eden ve cok yorulan sevgili Nuran'a ve katilimda bulunan duyarli ve istekli tum ailelere ve egitmenlere... Ve Maria Montessori... 100 yil sonrasindan Sana, boylesine bir deha oldugun icin cocuklarimiz  ve ailelerimiz adina sonsuz tesekkurler...



3 Ekim 2010 Pazar

Kelebekler

"Selin dogdu"...

Amerikan Hastanesi'nin genisce bir koridorunda bekleme salonunda oturmus, az once elimi tutup yanagima kocaman bir opucuk vermis guzel kadinin o anda neler yasadigini ve ilerideki hayatimizin nasil olacagini dusunmeye o kadar dalmistim ki... Mutluluk ve heyecanla yogrulmus ses tonu ile soylenen o cumle beni kendime getirdi...

Heyecanla bekledigim, istedigim, kavusmak icin ailede herkese gunlerce dil doktugum, rica ettigim, hayaller kurdugum, dua ettigim kucuk Selin gelmisti...

"Selin dogdu"...
Dun gibi....
Dogumun, seni koklamak icin ilk uyandirisim, senin aglamanla ilk uyanisim, ilk gulumsemen, ilk adimin, ilk dogumgunun, kucucuk ellerin, kucucuk ayaklarin, okula baslaman, kendine guvenin, kazandigin madalyalar, getirdigin takdirnameler, lise mezuniyetin, universiteye gidisin, universite mezuniyetin, bizi gururlandirip  harika bir doktor olusun, mecburi hizmete gidisin, birlikte gulusumuz, aglamamiz, kavgalarimiz, barismalarimiz, paylasmalarimiz, hayallerimiz, ortak yonlerimiz, karsit yonlerimiz, benzer yonlerimiz...

Simdi ise... yeni bir kapi... yeni bir pencere... yeni bir yol...

Nisanlandin artik... Yuzundeki gulumsemeyi, kalbindeki heyecani, duru guzelligini ve pastandaki kelebekleri andiran sonsuz mutlulugunu paylasmak herseye deger...

Guzel kardesim...

Hep mutlu ol...

7 Eylül 2010 Salı

sen...

Bir guzel ciceksin sen...
Dort mevsim rengarenk tomurcuklar acan, dokundugu her kalbe mis gibi kokusuyla guzellikler asilayan...

Cok ozel bir sarkisin sen...
Soylendikce sevgiyle ezberlenen, tatli tinisiyla huzuru tattirip rahatlatan...

Bir duru susun sen...
Aktikca temizleyen, ictikce serinleten, baktikca ferahlatan...

Bir kucuk kalpsin sen...
Attigi her bedende cosan, ritmiyle hayat veren, sevgi veren, umut veren...

Bir sihirli perisin sen...
Degneginin dokundugu her yerde cicekler actiran, ruzgara kattigi sihirli tozunla kotulukleri kovan...

Guzeller guzeli bir meleksin sen...
Benim dunyam olan, herseyim olan, sonsuza kadar en buyuk askim olan!

Guzel kizim...
Nice mutlu senelere...
Gulen yuzun hic solmasin, hastalik, dert, tasa, kotuluk senden uzak olsun, hayatinda hep guzellikler, hep mutluluklar, hep dogrular olsun... Tanrim karsina hep kendin gibi iyi insanlar cikarsin...
Seni seviyorum.
Annen

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Binomial & Trinomial Cube

Tanidikca insani kendine hayran birakan dahice materyaller bunlar. Daha henuz (a + b)3  ve  (a + b + c)3  denklemlerinin manasini anlamak icin oldukca erken, onumuzde uzun seneler var ama su anda uc boyutlu puzzle olarak kullaniyoruz. Margaret Homfrey de bu yaslarda bu sekilde kullanilmasini oneriyor, yani duyusal materyal olarak. Uc boyutlu puzzle olarak. Ilkokul ve ortaokulda ise matematik materyali olacak aynisi. Dahice...

Bu iki materyal hakkinda daha cok bilgi edinmek icin:




8 Ağustos 2010 Pazar

Tanistirayim: Isvicre'nin Mutlu Inekleri

Isvicre'nin mutlu inekleri karlarin erimeye basladigi zamanda yani Mart sonu gibi  kus ucmaz kervan gecmez daglara birakilir, karlarin artmaya basladigi Kasim aylarina kadar daglarda, acikta kalir. Bu sure icinde, dagdaki her  turlu bitki, cicek, kekik ve guzel kokulu otu yer, erimis kar sularinin olusturdugu sulardan icer, geceleri acikta yatar, bol bol oksijen depolarlar. Sahiplerini sadece gunde iki kere sutleri sagmaya geldiklerinde gorurler. Mutludur bu inekler, cok mutlu ve saglikli. Saglikli inegin sutu de saglikli olur... Dunyanin en iyi sutu, en lezzetli peyniri, en meshur cikolatasi, en kiymetli eti olur... Isvicre'nin insanin icini ferahlatan guzel sirri da budur...




6 Ağustos 2010 Cuma

Uzun sure emzirmek isteyenlere bir tavsiye

Dunya emzirme haftasi icin yazmis oldugum son yazi uzerine ozelden cok mail aldim. Tavsiye istekleri vardi oldukca fazla sayida.

Uzun sure emzirmek isteyen annelere, cok fazla tavsiyede bulunulabilir tabii  ki. Sut nasil cogalir, ne yemek lazim, ne icmek lazim, hangi siklikta emzirilir... Bu sorularin coguna yillar onceki yazilarimda cevap vermistim. Zaten google'a yazip bakarsaniz binlerce cevaba ulasirsiniz. Burada tekrar etmenin hicbir geregi yok. 

Benim uzun sure emzirmek isteyenlere su anda tek bir tavsiyem olacak:

Kulaklarinizi tikayin!

Eger gercekten uzun sure emzirmeye karar verdiyseniz -ki burada 2 senenin ustunde emzirmelerden bahsediyorum- cevrenizde sizi bundan vazgecirmek isteyecek cok kisi olacaktir. "Artik bu yastan sonra anne sutunun cocuga bir faydasi yok", "goguslerin sarkacak", "sana cok baglanacak", "sonra birakmaz bak", "ne kadar uzun emzirirsen birakmasi o kadar zor olur", "ileri yasta anne duskunu olacak", "bu yasta emzirilir mi hic", "ileride bunlari hatirlayacak", vs vs vs... Bunlarin cogunu duymaya ya da arkanizdan konusuldugu icin duymamaya hazirlikli olun...

ve ne yaparsaniz yapin...

Kulaklarinizi simsiki tikayin! 

Cevap dahi vermeyin... "hi hi" deyip kararinizin kesin oldugunu belirtin, basinizi cevirin ve konuyu degistirin... 

Size verecegim en buyuk tavsiye budur... Cunku en dogruyu anne bilir...

Bol sans!


2 Ağustos 2010 Pazartesi

Dunya Emzirme Haftasi 2010


1 - 7 Agustos haftasi dunyada "Dunya Emzirme Haftasi" olarak kutlaniyor. Ben, kizimi bir gun gelip  de "anne ben artik buyudum, emmeyecegim" diyene kadar emzirdim, bu da tami tamina 4 sene 2 ay surdu. Evet evet yanlis okumadiniz. :-) 4 seneden fazla emzirdim kizimi. Daha istese daha da emzirirdim.  Bes seneye tamamlamaya kararliydim. Hem ben hem de kizim icin essiz bir deneyimdi cunku. Tek seferlik ve sadece ikimizin paylastigi.

Sutu gelmeyen, cok istedigi halde emziremeyen arkadaslarim var. Onlara tabii ki destek olmaktan ileriye birsey yapamiyor insan. Ama sutu olup da cocugunu hic emzirmemeyi secenleri acikcasi pek anlayamiyorum. Bebeklerin anne sutu hakkini onlarin elinden almayi hayal dahi edemiyorum. 

Sutunuz varsa, emzirin. En basta ama en en basta biraz zor gelecektir ama bir sure sonra ne kadar essiz bir deneyim olduguna siz de inanamayacaksiniz. Binlerce faydasinin yaninda bebeginiz ile paylastiginiz o anlarin hicbir benzeri ve tekrari yok.

Emzirmeyi destekliyorum...


26 Temmuz 2010 Pazartesi

Sadece uc kucuk domatesti aslinda


Mutfagimdaki saksida kizaran su uc kucuk domates, simgesi olsun sadelesen dunyamin...

Son uc senedir, sadelestiriyorum dunyami, daha dogrusu normallestiriyorum. Cikardim mutfagimdan, banyomdan, odamdan, arabamdan, gardrobumdan, hayatimdan yapay olan, beni rahatsiz eden herseyi. 

Petrol urunu kullanmamaya calisiyorum uzun zamandir... Sampuan, vucut sampuani, krem, parfum, makyaj malzemesi, temizlik malzemesi, plastik... ne varsa, hepsi olabildigince uzak dursun bana.
Teflonlara zaten uzun sure once elveda, merhaba demirdokum tencereler... cok sevdim sizleri...
Tum ilacli, hormonlu gidalar, sizlere de elveda. En organigi neyse onu verin artik bana. Domatesin en temizi, fasulyenin en tazesi, tavugun en otlayani, dananin en kekik yigeni, inegin en dagda yetiseni, pamugun en beyazi... en temizi, en sadesi, en guzeli...
Ilaclar da uzun suredir raflarda. Gerek kalmaz umarim onlara. Sevmiyorum hicbirini...
Sevmedigim insanlar peki? O kadar az ki sayilari... katran gibi olanlari var ama yine de iste, atsan atilmaz, satsan satilmaz cinsinden. Duymuyorum onlari da artik, kapadim kulaklarimi, yumdum gozlerimi. Varlar, oradalar biliyorum ama... katrana bulasmak, siyah olmaktir. Beyazlar icinde olanlar lazim bana. Tuali temiz olanlar... rengarenk resimler yapip etrafina cicekler sacanlar.
Cicekleri kokluyorum bol bol...
Yanimda ciceklerin en guzeliyle. En masumu, en tatlisi, en cennet kokulusuyla... 
Kizima dondum sadece yuzumu... Dunya bir yana... O bir yana...


24 Temmuz 2010 Cumartesi

Ciziyoruz...

Ilhamsiz bir odada rengarenk boyalar verilmis elimize... Diger elimizde sihirli bir firca. 

Bos tuali cizip duruyoruz. 

Tek bir tual var ya karsimizda, iste en zoru da bu.

En guzeli, en icteni, en mutlusu, en sagliklisi, en durusu olsun istiyoruz.

Ciziyoruz... ciziyoruz...

23 Temmuz 2010 Cuma

Ne yediginizi biliyor musunuz?

Hep duyuyoruz, okuyoruz, dinliyoruz... havada mi kaliyor tum o bilgiler? Arastirma sonuclarini okuyun o zaman, dehsete duseceksiniz...


22 Temmuz 2010 Perşembe

Bugunlerde...

Europa Park'ta cilginca egleniyor...


 Schwarzwald'da (Black Forest / Kara Ormanlar) muhtesem dogaya hayran oluyor, bol bol oksijeni cigerlerine cekiyor, daglarin arasinda gizlenmis guzellikleri kesvediyor...


 Toscana'nin sifali termallerinde serinliyor, denizinin keyfini cikariyor, sicaginda terliyor, guzel yollarinda kayboluyor, muhtesem yemekleri ile kilo aliyor...


Collodi'nin kucuk ama tatli sehrinde Pinocchio'yu ziyaret edip mavi peri ile dans ediyor...

Piazza dei Miracoli'de tarihi kokluyor, hayran oluyor, dokunuyor...



Pisa kulesinin golgesinde dinleniyor..


Alp Daglari'nin muhtesem yollarinda serinliyoruz...

Yani biz yine geziyoruz... :-)

8 Temmuz 2010 Perşembe

B.E.O.: Deney

Buyuyorum Egleniyorum Ogreniyorum (BEO) aktiviteleri, iki haftada bir konu degistirilen, cocuklarla / cocuklarimizla uyguladigimiz aktiviteler zinciridir. Diger aktiviteleri incelemek icin Montessori Egitimi Blogumuzu ziyaret edebilirsiniz.
................................................................

"Deney" kesinlikle benim kizim icin uretilmis bir kelime. Denemek, uretmek, incelemek... Omrunun geri kalanini bir kimya laboratuarinda gecirirse hic sasirmayacagim. :-)

Deney konumuz kapsaminda, Dogal Tarih Muze'sinde yeni kurulan laboratuarda oldukca uzun zaman gecirdik. Binbir cesit bocegi, kelebegi, ariyi, hem gercek boyutta gorduk hem de mikroskop yardimiyla tum detaylarini inceledik.


Related Posts with Thumbnails