Try right click.

Aciklama...

Su anda okumakta oldugunuz blogtaki yazilar sadece son aya ait olan ve secilmis birkac yazidan ibarettir. Ay sonunda bir onceki aya ait olan yazilar yayindan kaldirilmaktadir. Sadece secilmis birkac yazi belli siklikta degistirilmek uzere sinirli sure icin tekrardan yayinlanacaktir.
Sevgiler... Archi*Sugar

9 Mayıs 2010 Pazar

Anneler

Anneannem, annem ve ben... arkadan gelen bir de 4. nesil kizim... ne kadar anlatirsam anlatayim anlamayacaksin kizim... Cunku...

Anne olmak, ancak anne olunca anlanan birseymis... Anne olmak, aslinda kendinden vazgecmekmis... Anne olmak, yeniden ogrenmek, yeniden anlamak, yeniden tanimak, yeniden dogmakmis... Anne olmak, aslinda kalbini vermek, tum asklardan daha da buyugunu tatmakmis... Anne olmak, ne kadar uzakta olursa olsun, anneni daha iyi anlamakmis...

Ozledim annecigim, cok ozledim...
..................
ANNELER

Dal bir gün dedi ki tomurcuğuna:
- Tenimde bir yara işler gibisin
Titrerim rüzgarlar keder vermesin.

Anneler beşikten der çocuğuna:
- Acını görmesin gözüm alemde
Teselli demeksin bana son demde.

Bütün ümitleri yel alır gider
Tomurcuk açılır, sel alır gider
Anneler büyütür, el alır gider.

Ahmet Kutsi TECER (1901 - 1967)


7 Mayıs 2010 Cuma

Prehisto Park / Dinozorlar

Hep ilginctir dinozorlar... hep gizemli... hep farkli...
Hele onlari canli canli, ormanda gormek, dokunmak... Bir cocuk icin hayal diyari...








Happy Birthday Tchaikovsky

Pyotr Ilyich Tchaikovsky (7.Mayis.1840 - 6.Kasim.1893)

26 Nisan 2010 Pazartesi

Papiliorama

Yuzlerce, binlerce tropik kelebekle ayni cati altinda olmak... Tam yaninizdan masmavi, kipkirmizi, tupturuncu bir guzelligin gectigini gormek, nerdeyse dokunmak, hissetmek... Papiliorama hayallerin catisi adeta. Tam yanindaki Nocturama ise tam tersi kapkaranlik bir guzellik; isik yok... Azicik mavi isigin golgesinde tam yaninizdan bir yarasa ucuveriyor, bir baykus ugulduyor, yilanlar tisliyor... Ikisi de ayri ayri guzel...

Websitesi: http://www.papiliorama.ch/








23 Nisan 2010 Cuma

Morges Lale Festivali - 23 Nisan onur konugu Turkiye

Bu sene 2 Nisan - 16 Mayis tarihleri arasinda 40.si duzenlenen Morges Lale Festivali'nin 23-25 Nisan tarihleri arasinda olmak uzere onur konugu Turkiye. 23 Nisan'i ne yazik ki ana vatandaki coskudan uzak kutlamak zorunda olsak da, bu ozel gunu cocuklarla gecirmek icin harika bir alternatif... 23 Nisan kutlu olsun...

Morges Resmi Sitesi:
http://www.morges.ch/





18 Nisan 2010 Pazar

Gelmisler... Hosgelmis... Altreu

Her sene bu donemlerde, gelmeleri beklenir Altreu'nun misafirlerinin. Kisi gecirmek icin guneye inen kanatli dostlarimiz, baharin gelmesi ile yavas yavas Isvicre'de yuva bildikleri yere geri donmeye baslarlar.

Bugun, gittik, gorduk, sevdik, hosgeldiniz dedik, Aar'da guzel bir tekne gezisi yaptik, yedik, oynadik, kostuk, yuruduk, bol bol oksijen alip evimize donduk.

Yolunuz duserse, kis disinda mutlaka ziyaret edin bu guzel kasabayi. Evlerin arasinda yururken basinizi yukarir kaldirip her evin catisini kontrol etmeyi sakin unutmayin. Hepsinde birer leylek ailesi sizi selamlayacaktir. Kucuk muze evi gezin, Aar'da mutlaka tekne gezisi yapin.







17 Nisan 2010 Cumartesi

Simdi Kuskonmaz Zamani


Buharda pismis kuskonmazlar - Hollandaise sos ile


15 Nisan 2010 Perşembe

Mukemmel Anne Var Mi?

Anne olmak icin cirpinanlar taniyorum. O canindan can parcayi kucagina alabilmek icin yillarca tedavi gorenler... Baskasinin dogurdugu cocugu evlat edinenler taniyorum. Evlat edinip o cocugu canindan can parca yapanlar... Sonra... o rengarenk ama ici bos gazetelerin ucuncu sayfa haberlerini goruyorum. Kendi kanindan kan, canindan can cocugunu cop tenekesine atanlar, parcalara ayiranlar, ac birakanlar, baskasina satanlar, taciz edenler ve hatta daha da ileri gidip ismini dahi soylemek istemedigimiz vahsice seyleri yapanlar...

Bizim mukemmelini aradigimiz anneler, isteyerek, severek ve ozveride bulunarak anne olan kadinlar. Cocugu icin en iyiyi isteyen, arastiran ve oyle olmasi icin cirpinan anneler. Cocugunu kendi dogurmus olsun ya da olmasin. Diger "dogurmus kisiler" ile zaten isimiz yok, olamaz.

Dogarken "anne" sifatiyla dogmuyoruz. Anne olana kadar anne olmanin bilgileri ve ozelliklerinden yoksun buyuyoruz. Sonra, beklendik ya da beklenmedik bir anda O'nun gelecegini ogreniyoruz. Mutlu oluyoruz ve tatli bir telasa giriyoruz. Hazirlanmak icin sadece birkac ayimiz var. Odasi, kiyafetleri, ekipmanlari derken kitaplar, dergiler, bloglar, forumlar okunup birkac ay icinde bizi bekleyen hayati ogrenmeye calisiyoruz... Yeterli mi? Asla... Gercekten dogum sancisi cekmeden "dunyanin en dayanilmaz acisi"ni hissetmenin bir baska yolu var mi? Ya da bebek ciyaklamasiyla her 2 saatte bir her gece uyanmadan "uykusuz gecelerin" ne demek oldugunu bilmeye imkan var mi? Ya da O'nu kucagina verdiklerinde gercekten dunyada boyle bir ask olmadigini soylemeye? Ya da o cennet kokuyu icine cekmeden "sut kokusunun" ne demek oldugunu anlamak mumkun mu?

Dunyada hicbir meslek yok ki, birkac ay icinde size mukemmeliyet diplomasi verilsin. Annelik ise tum diplomalarin otesinde bir sifat olduguna gore burada, bilginin harmanlandigi ve ic gudulerle bulustugu bir durum ortaya cikiyor.

Kimse mukemmel degil... Anneler de birer insan ve kesinlikle mukemmel degil... Her insan, zaaflari ve zayifliklari ile doguyor, buyuyor. Robot olmalarini beklemek, surekli en dogruyu yapan kisi olmasini istemek, hayalden baska birsey olamaz.

Hatalar yapiyoruz, geriye donup vicdan muhasebesine giriyoruz, ileriye gidip yaptiklarimizin sonuclarini gormeye calisiyoruz, bugunu yasayip mutlu olmayi, mutlu etmeyi istiyoruz. Hangi yolu secmis olursak olalim, amac, Onlar'in mutlulugu degil mi? Insan, hatalariyla, insan. Insani insan yapan hatalarindan ders almasi, tekrarlamamak icin cozumler uretmesi. Ancak bir saat sonra ya da bir dakika sonra hangi hatayi yapacagimizi bilmedigimiz de bir gercek.

Mukemmeli aramayin... Aratmayin... Yaptiklarinizdan pisman oldugunuz anlarda, cocugunuza siki siki sarilin, opun koklayin... Hata yapilabilir... Ama hicbir kalp tamir olmayacak, hicbir hata duzelmeyecek kadar kati formatlanmamistir. Ozellikle karsinizdaki, dunyada size en cok guvenen, seven ve paylasan varlik ise...

"Mukemmel anne" ise su meshur sehir efsanelerinden baska birsey degildir... :-)

14 Nisan 2010 Çarşamba

Mesgul Kucuk Eller




12 Nisan 2010 Pazartesi

Gardaland


Avrupa'da bircok eglence parki bulunuyor. Bizim en cok hosumuza giden Almanya'daki Europa Park ve Fransa'daki EuroDisney. Italya'da Verona civarina yolunuz duserse Gardaland da oldukca tatmin edici. Kizimizin harika bir gun gecirmesine vesile oldu. Ozellikle haftaici gitmeyi tercih ederseniz yogunluk daha az oldugu icin cok daha eglenceli. Yeni eklenen Sea Life bolumunu de mutlaka ayrica bilet alip gezin. Ozellikle baliklari seven bir cocugunuz varsa hayran kalacagi kesin.

Iste gerekli bilgiler:
Gardaland
Yeri: Verona bolgesinde Castelnuovo del Garda




28 Mart 2010 Pazar

Beyaz...

Beyaz...

Bazen bir gelinin en unutulmaz anisi,
Bazen bir olunun kefeninde son cagrisi.
Bazen dunyayi orten kardan kocaman topcuk,
Bazen bahari mujdeleyen bir tomurcuk.
Bazen ayriligi betimleyen burusuk bir pafta,
Bazen sil bastan acilan yeni bir sayfa.

Simdi ise...

Guneye inme vaktidir artik...
Elimde, beyaz bir bavul...

Ufukta, beyaz bir sehir...

Iki hafta sonra gorusmek uzere...

19 Mart 2010 Cuma

Tavus kusu


Kendi kucuklugumu hatirliyorum. O zamanlar Gulhane Parki hayvanat bahcesiydi. Cesit cesit hayvanlar olur, ben de hayvanlari cok sevdigimden oldukca sik ziyaret ederdik. Henuz kardesim dogmamisti... Kucuk, kucucuktum...

Bazen... bir tavus kusu kendi bolumden kacardi... Ben de pesine takilir tum hayvanat bahcesini dolanirdim...

Tarih tekerrurden ibaret... 30 sene sonra... Ayni manzara...

4 Mart 2010 Perşembe

Bir Fabl / Yavru Serce



"Burasi  mi annecigim?" diye sorar yavru serce.

"Evet, burasi. Iste sonun baslangici" diye cevaplar annesi.

Ilik bir bahar sabahi, yuvalarindan sevinc, umut ve ayni zamanda huzunle ayrilip bu yasli cinarin dalina konduklarinda artik birlikteliklerinin sonunun geldigini ikisi de biliyordu. Guclu ve kararli sesiyle onlerindeki yol ayrimini gosterir anne serce.

"Bak", der. "Bak, kucugum... Artik onunde iki yol var. Birincisi, kahverengi olani, herkesin gittigi yoldur. Her serce, senin gibi, dogar, buyur ve kendi ayaklari uzerinde durmayi ogrenince bu yoldan gider. Siradandir. Dikkat cekmezsin, kimse seni sorgulamaz, kimse niye bu yolu sectin demez. Yolun sonunda... Yolun sonunda ise... hep ayni sey vardir..."

"Peki obur yol?" diye sorar yavru serce.

"Diger yol" der annesi... "Pembe yoldur... Degisiktir. Alisilmisin disindadir. Cogu serce o yolu tanimaz, dikkat cekersin, o yolu sectigin icin seni elestirirler. Cok elestirir. Yolun sonunda... Yolun sonunda ise... Cok farkli seyler vardir..."

Kucuk serce... dusunur...

Once kahverengi yola bakar... Iki yuksek tas duvar arasinda sonsuz uzayip giden bir yol gorur. Karanlik ve sikicidir. Icinde hizla ucan, bazen birbirinin ustune basip ezen, one gecen, bazen ise tokezleyip dusen serceler gorur.

Sonra pembe yola bakar... Rengarenk cicekler arasinda kivrilip giden, yukselip inen bir yol vardir. Icinde el ele ucan, birlikte cicekleri koklayan, siril siril akan nehri dinleyen, tomurcuklari seyreden, sakin ve huzurlu serceler gorur.

Cok dusunmeye gerek yoktur. O zaten secimini coktan yapmistir.

Son kez annesine bakar, huzunle gulumseyen tatli dudaklarina dokunur ve yanagini sicak yanagina dayar...

Sirtini diklestirir... Ayni annesinin ogrettigi gibi bahar dalindan havalanir...

"Hoscakal" der... "Farkli olmak beni korkutmuyor"...

... ve hizla pembe yola dalar...

Related Posts with Thumbnails